Beğeniyorum, Öyleyse Varım!

Posted on Updated on


Beğen-Varol!Sosyal ağların aşırı sosyal kollarında “beğenerek” feci halde sosyalleşiyoruz. Hatta bir grup, sosyal çevresinin evresnel paylaşımlarını hem beğenip hem de yorum yapabiliyor. Başka sitelerde aynı buton olmadığında beğendiğini nasıl ifade edeceğini bilemeyenler de var, sudan çıkmış balığa dönenler, eminim.
“En azından retweet olsaydı” diyenler…

Aslında “biz” diye genellemeye gerek yok. Bu yönde hareket eden bir sosyal güruh, evet, var. Durum kendini genelleştriyor, farkındayız. Akşam bir yerlerde toplanmayalım mesela. Face’e girip (her yerde facebook sayfası reklamı yapanlar bu oluşumun özel teşebbüs olduğunu ilerde farkedecek olmalılar, Dernek veya KİT gibi bir şey değil, varlığımız üzerinden para kazanan bir şirket facebook yahut twitter yahut türevleri) kim ne paylaşmış, hangi guruba girmiş, kimi beğenmiş, beğenme portföyümde hangi film, şarkıcı, sporcu, kitap (entel görünmek isteyen internetsosyali için), şehir… var bi bakalım, yeter. Birbirilerini gerçekten görmeden sevip ayrılanlar var. Ortak beğeni gruplarına girip “etiketler edinerek” gelişen sosyal paylaşım siteleri var… İnsanlar “aidiyet” duygularını bu dandik etiketlere kaydırmaya başlayacak yakında, korkutucu istikbal budur, korkulmalıdır da. Zira sanal-sosyal yaşam evrimini yaşıyor ve ne yazıkki farkında olmayarak buna biz, bu yönde yön veriyoruz.

Kişilere-olaylara tepkiler de yine bu alemin kuralları çerçevesinde gelişiyor. Kızınca mesela blok koyuyor, mesajlarını siliyor, ilişkisi olduğu biriyse ilişki durumunu “var”dan “karışık”a veya “yok”a çeviriyor; çirkef biriyse sevmediği insanın telefonunu bir kaç yerde dağıtıp sahibini rahatsız ediyor.

Gerçek depremlerde, felaketlerde tepkisini, teması bu olaylardan biri olan “1milyonluk gruplara” katılarak gösterebiliyor. Grubun duvarına “çok kötü yhaaa” veya başka bir şey yazıp, sonuna ne kadar üzgün olduğunu parantezin sayısının gösterdiği üzgün surat ifadesini de yaptığı zaman, tamam. Artık o olay için dertlenmiş, üzülmüş ve tepkisini göstererek sosyal görevini yerine getirmiş oluyor.

Hepsinin ortak noktası, oturulan yerden yapılması.
Dahası, hayal gücüyle sınırlı…

Artık hepimiz bir ucundan tutup bu hayatın bir yerinde bulunuyoruz. Misal, bu yazıyı okuyorsanız blog sayfamı ya takip ediyorsunuz ya da bir internet araması sonucu sayfama düştünüz. Bundan sonraki geleceğimizin de kaçınılmaz gerçeği “Sanal Hayat”. Herkesin sanal alemde bir adresi olmak zorunda olacak. Bunu gerçeğe tercih etmek yine adres sahibinin tercihi olacak. Maksat “arayan bulsun” mu yoksa “sadece orada bulsun mu” zaman gösterecek.

Sosyal Medya diye bir şey var, o daha farklı. Şunu kabul etmek lazım ki, Sosyal medya da olsa (en az) 350-400 kişiyi takip listesine alan birinin onları takip edip laf yetiştirmek için ayıracağı süre bir günün büyük bir kısmı olacaktır.

“Ben Merkezli” olma yolunda hızla ilerleyen Sanal Hayat’ın sandalyepopoluetiketmanyağıyerlileri, gerçek hayatta edinemeyeceği yüzlerce arkadaş içinde aşırı sosyal “retweet”, “beğen” ve “çok iyi yhaa” halleriyle ilerisi için umut vadetmiyor, ne yazıkki…

Belki de her şey IRC’nin basitliğinde kalmalıydı…

Beğeniyorum, Öyleyse Varım!’ için 4 yanıt

    ihyaca said:
    Kasım 7, 2011, 14:52

    Doğru tespitler barındıran güzel, okunası bir yazıydı..Gönlünüze, kaleminize sağlık..Pardon internet çağındayız malum, klavyenize demeliydim 🙂

    kimiseyler said:
    Kasım 28, 2011, 13:14

    like it!!

kimiseyler için bir cevap yazın Cevabı iptal et